Antoloji Nedir Din?
Günlerden bir gün, Kayseri’nin dar sokaklarında yürürken, bir anda gözlerim önümdeki eski kitabevinin camlarına takıldı. İçeriye girmek için adımımı atmak üzereydim ki birden bir kelime geçti aklımdan: Antoloji. Tam olarak ne olduğunu bilmemekle birlikte, o an içimde bir şeyler kıpırdadı. Sanki bir şey eksikti ve o eksik şey, bu kelimeyle anlam kazanacaktı. O an ne hissettiğimi, kelimelerle anlatmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ama yine de yazmalıyım.
Antoloji ve Din Arasındaki Bağlantı
Daha önce hiç düşünmemiştim; din ve antoloji arasındaki bağlantıyı. Fakat o an, her şey bir anda birbirine bağlanmış gibi hissettirdi. Antoloji, bir anlamda hayatın içinde bir araya getirilmiş anların, yaşanmışlıkların bir koleksiyonu gibiydi. Bu koleksiyon, her birimizin içinde saklı olan anıların, duyguların ve hikayelerin bir yansımasıydı. Din ise, çoğu zaman aradığımız anlamın ve huzurun bir kaynağıydı. Birbirini tamamlayan iki şey gibi göründüler gözümde.
O eski kitapçının içine girmeye karar verdim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde, buram buram eski kağıt kokusu sarhoş etti beni. Yavaşça raflara göz attım ve içlerinden birini çekip okudum: Din ve Antoloji Üzerine Düşünceler. Kitabın kapağındaki yazıyı okudum. “Her şeyin bir anlamı vardır, hayat bir antolojidir” diyordu. İçimden bir şeylerin kıpırdadığını hissettim, heyecanlandım.
Kayıp Bir Zihin: O Günü Hatırlamak
Geceyi hatırlıyorum, bir gün önce yazdığım günlüğü okurken. O zamanlar, hayatımda her şey çok karışıktı. Kimi zaman umutlarım, gözlerimden taşan yaşlarla siliniyor, kimi zaman da en sevdiğim şarkıdaki bir dizeden bir parça içimde yankı buluyordu. O gün, dinin beni nasıl bir şekle soktuğunu hissetmiştim. Kendimi bir yolun başında gibi hissetmiştim. O anları düşündüm. O anların hepsi, bir antoloji gibi… Tıpkı hayat gibi.
İçimde kaybolmuş bir şeyler vardı; belki de yalnızlık, belki de bir şeylere inancımın kaybolmuş olması. Din ve antoloji; bir arayışın, bir yolculuğun parçasıydı sanki. Din, insanın içindeki boşlukları doldurmak için bir rehberken, antoloji ise her bir anın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyordu.
Bir Antolojinin Parçası Olmak
Bir gün eski bir dostumla karşılaştım. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Onunla konuşmaya başladık, derken din ve antolojiden de bahsetmeye başladık. Onun gözlerinde kaybolan bir şey vardı. “Din, bana hayatı anlamlı kıldı,” dedi. O anda bir anlık sessizlik oldu. İçimde bir sıcaklık hissettim. Din, benim için de kaybolmuş olan anlamı bulmama yardımcı olmuştu. O kaybolmuş parçayı yeniden bulmuş gibiydim.
Sonra bana sormaya başladı: “Antoloji nedir, senin için?” Bunu düşündüm uzun uzun. Bir antoloji, bana göre, yaşamın içindeki kaybolmuş anları bulmak, onları bir araya getirmekti. Din, antolojinin içindeki bir bölüm gibi geliyordu bana. Tıpkı bir yazarın, yazdığı kitabın sayfalarına her bir hikaye, her bir karakteri serpiştirdiği gibi, hayatın her anı da bir hikaye gibi. Din, o hikayenin anlamını derinleştiriyordu.
Hayatın Antolojisini Yazmak
O gün, o eski dostumla konuşurken, hayatın bir antoloji olduğunu düşündüm. Yaşadığımız her an, her düşünce, her duygusal iniş çıkış, bu büyük antolojinin bir parçasıydı. Din, insanın ruhunu besleyen bir güçtü ve bu güç, yazdığımız hikayelerin de bir parçası oluyordu.
Düşüncelerimden ayrıldım. Şehirde yürürken, kaybolmuş gibi hissettiğim zamanlar geldi aklıma. Ama içimde bir umut vardı; tıpkı antolojideki bir hikaye gibi, her şeyin sonunda bir anlamı vardı. Din de, antolojinin içinde kaybolmuş o anları bulmamda bir ışık olmuştu. O ışık, her geçen gün bana daha çok yol gösteriyordu.
Her şeyin bir anlamı olduğu gibi, din de, tıpkı bir antolojideki öyküler gibi, hayatın içinde bir yer tutuyordu. Bu yazı, işte tam da o anı anlatmak için var. Din ve antoloji, aslında birbirini tamamlayan iki kavram. Ve belki de biz, bu ikisi arasında sıkışıp kalmış birer hikayeyiz.