İçeriğe geç

Antalya yağlı güreşlerini kim kazandı ?

Antalya Yağlı Güreşlerini Kim Kazandı? Felsefi Bir Okuma

Filozofun Başlangıcı: Zafer mi, Hakikat mi?

Yağlı güreş sahasında “kazanan” ilan etmek, salt bir sporun sonucunu açıklamak kadar basit değildir. Çünkü her zafer, bir değer sisteminin, bir etik anlayışın, bir kimlik söyleminin görünür kılınmasıdır. Bir filozof için, “Antalya yağlı güreşlerini kim kazandı?” sorusu, yalnızca skor cetvelindeki adı okumak değil; bu zaferin neyi ve kimi temsil ettiğini düşünmektir. Zafer kimindir? Hakikat kimindir? Kazanmak, salt teknik üstünlük müdür yoksa sembolik bir konumlanışın ifadesi midir?

Bu yazıda etik, epistemoloji ve ontoloji perspektifleriyle bu soruyu ele alacak, okuyucuyu yalnızca “kim kazandı” ile kalmayıp, “ne kazanıldı?” sorusuna davet edeceğim.

Etik Perspektif: Zaferin Ahlakı ve Görev Bilinci

Bir müsabakada kazanan, çoğu zaman üstün teknik, güç ya da strateji sergileyendir. Fakat etik açıdan bakıldığında “kazanmak”, sadece galibiyet almak değil, belli erdemlerle baş etmek, centilmenlik göstermek, rakibe ve izleyiciye saygı göstermek de demektir. Eğer bir güreşçi haksız yöntemlerle kazanmışsa, o zaferin etik meşruiyeti şüphelidir.

Antalya (özellikle Elmalı) yağlı güreşlerinde Enes Doğan, 673. Tarihi Elmalı Yağlı Güreşleri’nde Feyzullah Aktürk’ü yenerek başpehlivanlığı kazandı. [1]

Etik bir gözle, Doğan’ın bu zaferi hem teknik hem de sportmenlik yönünden tartışılır: puanlama bölümüyle kazanılması, mücadelenin ahlaki sınırlarının nasıl tanımlandığını da gösterir. [2]

Etik bağlamda bir soru: Eğer puanlarla kazanılan zafer, doğrudan güreşin “bedensel doğasını” ikincilleştiriyorsa, bu zafer ne kadar “gerçek” sayılır? Başka bir deyişle, kimin zaferi daha haklıdır: bedene basan mı, akılla strateji kuran mı?

Epistemoloji: Nasıl Bildiğimiz Zaferi Kodlar?

“Kazanmak” dediğimiz zaman, bu yargıyı nasıl oluştururuz? Bir güreşçiyi “kazanan” ilan etmek, belirli bilgi sistemlerine dayanır: hakem gözlemi, puanlama, kurallar, seyirci algısı. Bu sistemler, nesnel gibi görünen ama aslında insan inşasıdır.

Epistemolojik olarak, “kazanan” tanımı, toplumsal mutabakatlarla belirlenir. Bir hakem okur, bir puanlama sistemi işler, izleyici o kararı kabul eder ya da itiraz eder. Zafer bu ortak bilgi sisteminde doğrulanır. Fakat bu sistemin ötesinde başka zaferler de vardır: rakiplerin saygısı, halkın gönlü, kültürel hafıza… Bu tür “zaferler” resmi sonuç cetvellerine yazılmaz, ancak toplumsal belleğe kazınır.

Örneğin, Enes Doğan’ın altın kemer kazanışı kamuoyunda “saygın bir yenilmezlik” imgesi yaratabilir. Fakat bu imge, sadece resmi belgeyle değil, söylemler ve halk anlatılarıyla inşa edilir. Söylentideki, anlatıdaki kazanma, birçok zaman resmi skordan daha kalıcıdır.

Ontoloji: Zaferin Varlığı ve Mücadele

Ontoloji, varlığın doğasını sorgular. Bir güreşçinin zaferi nasıl “var” olur? Sadece kağıt üzerindekiler mi yoksa arenadaki et-kas, yağ, ter ve itibarla beraber mi? Zafer, hem fiziksel hem sembolik bir varoluş biçimidir.

Antalya yağlı güreşlerinin ontolojik boyutu, bu zaferin “var olması” için nesnel ve sembolik unsurların birlikte varlığını gerektirir. Güreşçi bedeni meydanda metamorfoza uğrar: beden sadece kas değildir, değer imgesi haline gelir. Ve bu imge, başka bedenlerle, başka zaferlerle karşılaştırılarak belirginleşir.

Zaferin ontolojik varlığı, yalnızca kazananın adının ilan edilmesiyle sınırlı değildir. O adın peşinde bir yüz binlerce göz, alkış, anlatı vardır. Zaferin varlığı, hem meydanın sınırlarında hem de toplumsal belleğin sonsuz alanında geçerlidir.

Denge Kurmak: Zaferin Çok Katmanlılığı

Etik, kazanmanın sınırlarını tanımlar; epistemoloji, bu sınırların nasıl bilindiğini; ontoloji ise zaferin nasıl var olduğunu açığa çıkarır. Bu üç perspektif bir araya geldiğinde, “Antalya yağlı güreşlerini kim kazandı?” sorusu salt bir isim yerine bir katmanlar kümesi haline dönüşür.

Gerçek şu: Enes Doğan, Antalya’yla özdeleşen Elmalı güreşlerinde başpehlivanlık unvanını kazandı. [2] Ancak bu kazanma, sadece adıyla değil, anlamıyla da yorumlanmalıdır.

Okuyucuya Düşenler:

– Zaferin etik meşruiyeti senin gözünde hangi kriterlerle ölçülür?

– Resmî zafer mi daha kalıcıdır, yoksa halkın gönlündeki zafer mi?

– Bir isim kazanır geçer; ama zaferin varlığını ne taşır: anlatı mı, beden mi, sembol mü?

Yorumlarda senin için “kazanma” ne demek düşünüp paylaşırsan, bu tartışma daha derinleşir.

Sources:

[1]: https://www.haberturk.com/antalya-haberleri/39048519-673-tarihi-elmali-yagli-gureslerinde-baspehlivanligi-enes-dogan-kazandi?utm_source=chatgpt.com “673. Tarihi Elmalı Yağlı Güreşleri’nde başpehlivanlığı Enes Doğan kazandı”

[2]: https://www.gunes.com/spor/altin-kemerin-sahibi-oldu-yagli-gureslerde-baspehlivanligi-enes-dogan-kazandi-1221529?utm_source=chatgpt.com “Altın kemerin sahibi oldu! Yağlı güreşlerde başpehlivanlığı Enes Doğan …”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money